30 Ağustos 2009 Pazar

HALVETTE 40 GÜN

Michaela Mihriban Özelsel,Halvette 40 gün kitabının yazarı..Yaklaşık 3 yıl önce bir tıp merkezinin bekleme salonunda dergi karıştırıken karşıma kendisiyle yapılmış bir ropörtaj çıkmıştı.Fotoğrafta gördüğünüz tipik Avrupalı bir kadın Mevlana'dan ,ilahi aşktan ve hatta kırk gün süren bir halvet deneyiminden bahsediyordu.Özelsel psikologtu ve bu deneyimini bir bilim kadını gözüyle değerlendirdiği bir de kitap yazmıştı.
İşte halvette 40 gün kitabıyla tanışma hikayem:)
Yazarın öyküsü fazlasıyla ilgimi çekmişti..Psikoloji,tasavvuf,içyolculuk ve daha önce yüzyıllar öncesine ait sandığım ama günümüzde yapılan bir uygulama..İçyolculukta bir atlama taşı olarak kullanılabilecek,ancak bir rehber tavsiyesiyle-gözetiminde yapılan belli bir zaman diliminde tekbaşına bir odada,sınırlı beslenerek ibadet ile,dua ile,okuma ile ve düşünme ile geçirilen zaman..
Kitabın arka sayfası şöyle tanıtıyor içeriğini;
1990 başlarında ,Üsküdar'da ,derme çatma ,birkaç katlı bir apartmanda,soğuk ve eşyasız bir odada dünyayla ilişki görünürde kesilirken,belki de asıl hayat su yüzüne çıkar;beden latifleşir,ruh genişler,saplantı nevrozları çözülmeye durur.İnsan,asıl hayat ve maceranın içine gömülür...Çocukluktan evliliğe ,akademik bilgiye kadar pek çok şey gözden geçirilir.Ama artık bir iç gözdür bakan...
Kitap tasavvuf konusunda sözsahibi araştırmacı yazar Annemarie Schimmel'in önsözüyle başlıyor.Kitabın devamı 40 günü tek tek anlatan günlük niteliğinde.Günlük yazılarında hem fiziksel hem ruhsal deneyimler; Mevlana'dan, Kuran'dan,İbn-i Arabi'den,Halil Cibran'dan ,Schimmel'den ,Chittick'den alıntılar var.Halvette günler ilerledikçe ,iç yolculuk derinleştikçe yazarın çözülmeleri başlıyor...Örneğin beşinci günün sonunda şöyle yazmış yazar:"Sanırım bütün mutsuzluklar,birşeylere sahip olduğumuz zannından ve zaten olacak olana direndiğimizden doğuyor.Derinlerde saklı olan huzur anahtarı ise kabullenmek ve direnmekten vazgeçebilmektir."Sonlara doğru otuzaltıncı günde dünyevi ihtiyaçlar oldukça anlamını yitimiş haldeyken şöyle bir tespit var o güne dair yazılanlarda:"Kurşun kadar ağır olan her ihtiyaç,bu inanılmaz özgürlüğün yaşayan gerçekliğini,eriyerek BİR olmayı,istiğna rüzgarlarında dans etmeyi kesinlikle engelliyor"Yazar deneyiminin çağrıştırdığı yalnızlığa ithafen kırkıncı günün sonunda şöyle diyor:"Yalnızlık kelimesi hissettiğim şeye hiç uymuyor,çünkü ben hiç yalnız değildim.Halvette aradığım VARLIK her an benimleydi"
Kitaptaki günlük; halvetin ardından birkaç gün daha devam ediyor.Dış dünyaya döndükten sonra yaşananlar..Ardından halvetin bilimsel açıdan değerlendirilmesi ,diğer mistik öğretilerdeki benzer uygulamalarla karşılaştırmalar,deneyim sırasında vücuttaki enerjinin dönüşümüne dair açıklamların yeraldığı "yorumlar" bölümü yer alıyor.Son olarak da kitapta geçen tasavvufi ve psikolojik terimlere dair sözlükle son buluyor.
İnsanın gündelik hayatta sahip olduğu herşeyi bırakıp ; hayatı içinde kısa, ancak deneyim açısından uzun bir zaman diliminde sadece kendiyle başbaşa kalabilmeyi göze alması oldukça cesur bir karar.Bu açıdan bile okunmaya değer bulmuştum ben kitabı.Yazarın çıkarımlarını tasavvufla sınırlamak haksızlık olur,bence evrensel.Ama kitabı tavsiyem yine de sadece tasavvufa ilgisi olanlara olacak.Çünkü kitapta bir sufi metodu olan halvet doğal olarak tasavvuf çerçevesinde anlatılmış.Bu noktada ilgisi olmayanlar açısından konuya odaklanmak zorlaşabilir veya sıkıcı olabilir.
Herşeyin "aşk" olduğunu bir de bu pencereden okumak isteyenlereyse kesinlikle tavsiye ederim!!!!!!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder