25 Mart 2010 Perşembe

Elimden gelenin en iyisini yapıyorum


Dun yakın bir arkadaşımdan bir mail aldım.İşiyle ilgili yaşadığı kararsızlıkları ve çıkmazları anlatan bir mail.Sonu şöyle bitiyordu:Neden ben böyleyim,neden kendimi bir türlü sevemiyorum?
Yazıyı okuyunca bir an durdum.Arkadaşım kendi sorunlarını anlatıyordu ama bana benle ilgili çok güzel bir ipucu vermişti yazdıklarıyla.O an farkettim,kendimle içdünyamla ilgili onca çalışma yapmaya çalışıyordum.Ama son dönemlerde en önemli noktayı atlamıstım.Kendime karsı ne kadar acımasız oldugumu..İşler yolunda giderken hersey iyi guzeldi,kendimle barısıktım.Ama istediğim birşeyi hayatıma getiremediğimde alttan alta kendimi sucladıgımı farkettim.Sürekli içsel çalısmalarımda birseyleri eksik yaptıgım,yetersiz oldugum düşüncesi beni alttan alta rahatsız edip duruyordu.
Şu sıralar Louise Hay'in Pozitif Gücün Büyüsü adlı kitabını tekrar okuyorum.Dün kendimle ilgili tespitimden hemen sonra kitabı kaldığım yerden açtığımda karşıma "Kendinizi nasıl sevebilirsiniz"bölümü çıktı.Demek tekrar okumamın bir nedeni varmıs diye gülümsedim.Tabi bir yandan da zihnim konusup duruyor hala..Sen de kendinle ilgili farkındalık çalısmaları yaptıgını zannediyorsun onca zamandır,en önemli adım kendini sevmek,bunu nasıl atlarsın diye yine beni suçlama çabalarında.Dedim ki kendi kendime bu dönem baskın olan duygum bu ne yapayım..Birşeyleri hayatıma getirmeye çalısırken kendimi fazlaca hırpalamısım.Şimdi bir de beni bunun için suclama sevgili egom.Sonra kitaptan o bölümü okumaya başladım.
Louise Hay "kendini sevmek"konusunda 10 adım önermiş.
1.Kendinizi eleştirmekten vazgeçin.Hepimiz bazı açılardan güvensiziz,çünkü hepimiz insanız.Mükemmelmiş gibi davranmamayı öğrenelim.
2.Kendinizi korkutmaktan vazgeçin.Küçük bir sorunu alıp ondan canavar yaratmayın
3.Kendinize karşı nazik ve sabırlı olun.Çoğumuz ,hemen tatmin olma tutkumuz yüzünden acı çekeriz.
4.Kendi zihinlerimize karşı nazik olmayı öğrenmeliyiz.(İşte bu madde bana)Olumsuz deneyimlerimiz için kendimizi suçlamayalım.Deneyimlerimizden ögrenebiliriz.Kendimize karşı nazik olmak,tüm suçlamaları bir kenara atmak anlamına gelir.
5.Kendinizi övün
6.Kendinizi destekleyin.İhtiyacınız oldugunda yardım desteği alırsanız gercekten güçlüsünüzdür
7.Olumsuz özelliklerinizi sevin
8.Bedeninize iyi bakın
9.Kendinizi sevmenizi engelleyen bir sorunun nedenini bulmak için aynanın karsısına gecin ve sorun:Seni seviyorum.Bugun senin için ne yapabilirim?Seni nasıl mutlu edebilirim?
10.Son olarak kendinizi şu an sevin
Maddelerin detaylarını okudugumda içimden kendime şevkatle sarılmak geldi.Kendim için yaptıgım onca çalışma o kadar emek,hepsini sevgiyle kutsadım.Sonuçta ben zaten şu ana kadar olan bilgimle birikimimle elimden gelenin en iyisini yapıyordum.Egom bir yolunu bulmus bana acımasızca eleştiriler yağdırıyordu.Şu sıralar kendime sık sık "elimden gelenin en iyisini yapıyorum"u hatırlatıyorum.Kendimi seviyor ve onaylıyorum.Ayrıca kişisel gelişim kitaplarını tekrar tekrar okumanın ne iyi birşey oldugunu birkez daha anladım.Her seferinde farklı bir yönlerini açıyorlar insana.Hersey ihtiyacımız oldugu anda bize geliyor.Bazen bir maille,bazen kitapla.Kendimizi sevmeyi bir nefes alışı bile unutmamayı diliyorum ..

18 Mart 2010 Perşembe

Yargısız Olmak


Son zamanlarda karşıma çıkan olaylara iyi ya da kötü yaftası yapıştırmak beni hep ters köşeye yatırıyor.Birgün bir telefon geliyor,sevinçli bir gelişme,ben daha telefonu kapatırken bakıyorum ki o gelişme üzerine 5 yıllık bir plan yazıvermişim tüm detaylarıyla..Sonra ne mi oluyor,öylece kalıveriyor o sevinçli olay,daha öteye gitmiyor,tabi benim yazdıgım plan tutmuyor.Bu durum üzerine düşünüyorum son günlerde.Hayal kurmak ,birşeyler istemek hayattan,çok güzel..Bunu zaten tüm spiritüel öğretiler söylüyor.Ama yaşam sürecinde" sadece isteyip bırakmak,takip enerjisi yaratmamak"lazım.Plan yapmak da detaya kaçınca egoya ait bir olgu oluveriyor.Keza olumsuz gözüken durumlar için de aynı şey söz konusu.Ne zamandır istediğim birşey var ki ,son iki senedir öyle bir takip enerjisindeyim ki sorma gitsin.Zihnim konuyla ilgili minnacık bir sinyali bile kaçırmıyor.Alıyor malzemeyi eviriyor çeviriyor,olacak mı olmayacak mı sürekli bunun derdinde,ben de farkındayım durumun ama zayıf noktadan yakalamıs beni,gayet güzel kullanıyor durumu.Tabi olay patlayınca da bende bir gerginlik,hayalkırıklıgı,küskünlük hali.Bugün yine aynı moddaydım,aynı gün içinde istediğim iki önemli şeyle ilgili biri için güzel biri için olumsuz olabilecek gelişme oldu.Ve bir anda içimden bir ses YARGIYI BIRAK dedi.Evet bana acı veren,hayalkırıklığı ve küskünlük yaratan şey tamamen benim olayları yargılamamdan kaynaklanıyordu.Bir anda aklıma defalarca hatmettiğim "şimdinin gücü" kitabı geldi.Üstad Eckhart Tolle'den.En son okudugumda kitaptan şu temel cümleleri bir not kağıdına yazıp işyerinde karşıma koymustum.1-Olana teslim ol 2-Yargılama 3-Yoğun şekilde şimdide mevcut ol 4-İçsel bedeninin enerji alanıyla temasta ol.Hani hep derler ya içselleştirmek istediğiniz şeyleri yazın görebileceğiniz bir yere koyun diye.Biranda sağolsun bilinçaltım 2. maddeyi getiriverdi aklıma.Ve ben anladım ki sorun benim olanları yargılamamda,gerek iyi gerek kötü.. Hemen aldım elime kitabı .Ve aslında kendimce hayatımda uyguladığımı düşündüğüm"olanı kabul et" kuralına uymadığımı anladım bu iki olayda.
Şöyle yazıyor kitapta:
Ve siz olanı tümüyle kabul ederek yaşadığınızda -ki bu akıllıca yaşamanın tek yoludur-artık yaşamınızda iyi ya da kötü diye birşey olmaz.Sadece kötüyü de içeren yüksek bir iyilik(en yüksek hayır)vardır.Ancak zihnin perspektifinden görüldüğünde ,iyi-kötü,hoşlanma-hoşlanmama,sevgi-nefret vardır..Hayat bunları güzelce öğretene kadar işin ucunu bırakmıyor valla:)
Son söz:Yargıyı bırakıyorum ve güveniyorum..

11 Mart 2010 Perşembe

Korku ile çıkılan yolda..


Geçen hafta en yakın arkadasımın bulusma tekliflerini bir kaç kez geri çevirmek durumunda kaldım.En son cuma bir iş görüşmesi için Avrupa yakasına gececeğimi ögrenince tekrar bulusup kahve içmeyi önerdi.O Avrupa yakasında oturur ben Anadolu,ama bir yolunu bulup sık sık bulusuruz.Gecen hafta bir turlu denk gelmedi .Birkaç kez reddeden taraf da ben olunca ,işin içinde yakın arkadası üzme korkusu da olunca cuma aksamustu Taksim'de buluşmayı kabul ettim.Ancak ederken de aklıma gelen ilk şey 1-2 saatlik bulusmadan sonra eve dönmek için ayrıldıgımızda benim içine gireceğim köprü trafiği oldu.Ama hiçbirşey söylemedim arkadasıma,kendimce bir itiraz daha edecek hakkım yoktu cunku.Sonuç,saat 16 bulusma,bir kahve içip ayrılış 18,00.Ve benim trafikte kalış sürem Taksim-Erenköy arası 2saat40 dakika..Yol boyunca önce sakin kalmaya çalıstım,sonra bir kahve içmek ugruna kendimi bu trafige soktugum,hayır diyemediğim için kendimi yedim.Bu arada eşim de telefonla arayıp cuma trafiğini nasıl akıl edemediğimi sık sık hatırlatıp olaya tuz biber ekti:)Eve geldiğimde önce Deniz'e sakın bu konuda konusma dedim:)Sonra düşündüm.Ben zaten 1-1,5 saatlik bir trafiği göze almıstım ama bu katmerli olmustu.Ama ben çekmiştim kendime bu eziyeti.Baştan korkularımı aşıp "hayır"diyebilseydim,ya da bulusma fikrinde ilk aklıma gelen trafik olmasaydı böyle bir bedel öder miydim?Sanmıyorum..Ya da trafikte kalsam da bu kadar gergin gecirmezdim yola sevgiyle koyulsaydım..Hani hep derler ya iki secenek var hersey için ya korku ya sevgi,işte bu da korkuyla cıkılan yola dair küçük bir anı oldu benim için.Hayır diyebilmenin-en sevdiklerime dahi-kendi sınırlarımı koruyabilmenin önemini hatırlattı bana.